Dolar 32,5004
Euro 34,6901
Altın 2.496,45
BİST 9.693,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara 17°C
Az Bulutlu
Ankara
17°C
Az Bulutlu
Paz 20°C
Pts 24°C
Sal 28°C
Çar 24°C

DEVLET-TOPLUM-İNSAN VE HUKUK

2 Ocak 2018 11:42
238

Yöneten-yönetilen ilişkileri, egemen sınıfın sömürü sistemi, soyluluk-kölelik, iktidarın keyfiliği; insanlık tarihinin acı gerçeklerdir. Aynı zamanda birikimli tecrübe yığınıdır. Sonuçta; yasalar önünde ayrıcalıklı kişi sınıf zümre olmadığı, herkesin eşit olduğu sistem inşası gerçekleştirmek istenmiştir. Bu hukuk devleti, anayasal devlet, demokrasi kavramları ve uygulamaları ile açıklanabilmiştir.

Hukuk ve demokrasi içiçedir. Hukukun bulunmadığı yerde, demokrasi yoktur. Anayasa ve  yasalar hukuk için vardır ve gereklidir.

Hukukun üstünlüğü ilkesinin uygulanmadığı devlet yönetiminde; keyfilik bulunduğu bilinen bir gerçektir. Hukukun üstünlüğü; kişilerin can, mal güvenliği ile temel hak ve özgürlüklerini güvence altına alır.

Devletin tüm çalışmalarında bu ilkeye uygun davranışta bulunması gerekir. Her devlet kurumu ve yetkilisi Anayasa’nın ve yasaların tespit ettiği görev ve yetkilere sahiptir. Hukuk her şeyin üstündedir ve keyfiliğe yer yoktur. Bu açıdan Anayasa’nın 2. maddesindeki tanımlama çok önemlidir.

Anayasa’da devlet organları yasama, yürütme, yargı olmak üzere üç temel erk şeklinde düzenlenmiştir. Anayasa’nın başlangıcında da kuvvetler ayrımının devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni iş bölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu açıkça ifade edilmiştir.

Hiçbir organ, makam, merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve yargıçlara emir ve talimat veremez, tavsiye ve telkinde bulunamaz..

Kişiler, kurumlar ve idarenin her türlü yargı kararına uymak zorunda olduğu bilinmelidir

Anayasa’nın 2. Maddesinde; Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik, sosyal ve laik bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir. Temel unsur hukuk devletidir. Demokratik, laik, sosyal nitelikleri ise bunun üzerine inşa edilmiştir.

Yargı; bir ülkede yaşayan herkese lazım. Yargının bağımsızlığını yitirdiği bir ülkede temel hak ve özgürlüklerin varlığından söz edilemez. Bu konuda kurum ve kişiler kendilerine düşen özeni göstermeli, sağduyulu davranmalıdır. Siyasilerin hukuka siyaseti sokmak yerine, hukuku siyasete egemen kılmak erdemini göstermeleri gerekir.

Anayasa’nın 5. maddesinde devletin temel amaç ve görevleri belirlenmiştir. Hukukun üstünlüğünü sağlayan devlet, sosyal devlettir. Sosyal devlet ilkesi, geleneksel hukuk devleti ilkesini tamamlar. Devletin temel niteliklerinden biri, sosyal hukuk devleti ilkesidir.

Sosyal hukuk devleti; temel hak ve özgürlükleri en geniş ölçüde sağlayan ve güvence altına alan, toplumsal gerekleri ve toplum yararını gözeten, kişi ve toplum yararı arasında denge kuran, toplumsal dayanışmayı üst düzeyde gerçekleştiren, güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak kollayan, milli gelirin adil bir biçimde dağıtılmasını sağlayan devlettir.

Sosyal hayatı hukuk kuralları düzenler. Hukuk da gelişen sosyal hayata göre şekillenir. Yasaların ilk ve temel amacı, bireylerin mutlak haklarını korumak ve düzenlemektir. Çünkü insanların refah ve huzurunun temeli hukuktur.

Siyasilerin hukuka siyaseti sokmak yerine, hukuku siyasete egemen kılmak erdemini göstermeleri gerekir. Çünkü bağımsız yargı, yeri ve zamanı geldiğinde yasama ve yürütme organları için de denetleyeceği, sınırlandırıcı işlevde bulunur.

Yargı tam bağımsız değil ise vatandaşın temel hak ve özgürlüklerinin kargaşaya, hükmetmeye tabi olacağı ve kuralsızlıkların kural haline gelmesi doğaldır. Yargı bağımsızlığına tutuculukla yaklaşan siyasiler, bunun yoksunluğunun ve eksikliğinin aslında kendilerine zarar verdiğini zaman içinde görür.

Temel görüş; devletin hukukun üstünlüğünü esas alması durumunda, yurttaşlarının haklarını güvenceye aldığı, özgürlüğünü sağladığı hususudur. Demokratik olduğunu öngören her rejimin, hukuku temel almasında zorunluluk vardır.

Toplumda ve devlette sorumluluk taşıyan herkes, açıklamalarının ve uygulamalarının ne gibi etki yaratacağını ve getireceği sonuçları önceden düşünmek zorundadır.

Günün Sözü. Haksızlık yaptınsa telafi etmeye bak, yoksa haksızlığa maruz kaldığında sızlanma.

Av. Nurullah AYDIN

2 Ocak 2018-ANKARA

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.