Rauf Denktaş’ın herkesten sakladığı sır… Kurucular konuştu… KKTC 40 yaşında
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) 40 yıl önceki kuruluşunda görev alan tanıklar, o günleri gözler önüne serdi. KKTC’nin eski başbakanı Hakkı Atun, Rauf Denktaş’ın devletin kuruluşunda harcadığı çabayı anlattı.
KKTC’nin ilan edildiği 15 Kasım 1983’te Kurucu Meclis üyelerinden olan ve ilk kabinede İskan ve Rehabilitasyon Bakanlığı yapan eski Başbakan Hakkı Atun, AA’ya, KKTC’nin kuruluş sürecinin aslında Rumların Türklere karşı toplu katliamları gerçekleştirdikleri “Kanlı Noel” olarak bilinen 21 Aralık 1963’te başladığını söyledi.
KIBRIS BARIŞ HAREKÂTI ÖNCESİ KURULACAKTI
Aktif siyasette yer alan biri olarak 1963 itibarıyla Kıbrıs Türklerinin, Rumlar ile bir araya gelmesi gibi bir fikirlerinin olmadığını kaydeden Atun, Türkiye’nin yaptığı Kıbrıs Barış Harekatı’nın hemen ardından Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’ın “federe devlet” yerine bağımsız bir devlet ilan etmeyi düşündüğünü ancak dönemin şartlarının buna elvermediğini belirtti.
Eski Başbakan Hakkı Atun
DENKTAŞ’IN SIRRI… “AKILLICA BİR TAKTİKLE GİZLİ TUTTU”
Atun, KKTC’nin kuruluşunun ilanını, önceden Denktaş ile çok az sayıda insanın bildiğini hatırlatarak, şu ifadeleri kullandı:
“Benim bile o dönemde milletvekili olduğum ve parti genel sekreterliğinden yeni ayrıldığım halde bağımsız devlet ilan edileceğinden haberim yoktu. Denktaş Bey, o dönem bu olayı önceden bilen kişilerin sayısının bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar olduğunu daha sonra açıklamıştı. Kıbrıs meselesinde ABD Başkanı Lyndon B. Johnson’un, dönemin Başbakanı İsmet İnönü’ye gönderdiği Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahale etmekten kaçınmasını isteyen mektubun etkisi vardı ve Denktaş, ABD, KKTC’nin kuruluşuna müdahale eder endişesiyle akıllıca bir taktikle bu olayı gizli tutmuştu.”
KKTC’nin kurulacağından 14 Kasım 1983 akşamı Cumhurbaşkanı Denktaş’ın Kurucu Meclis’in 40 milletvekiline verdiği yemekte haberinin olduğunu ve o an sevinçten gözyaşlarını tutamadığını anlatan Atun, mecliste bağımsız bir devlet için el kaldırmaktan her zaman mutluluk duyduğunu söyledi.
KKTC “Bağımsızlık Bildirgesi”
TÜRKİYE’NİN DESTEĞİ
Atun, KKTC’nin maddi imkansızlıklar ve çok zor şartlar altında kurulduğuna işaret ederek, şöyle konuştu:
“Devletin sosyal altyapısını Türkiye’nin desteğiyle 10 yılda oluşturduk. İlk kurulduğunda devlet vardı fakat sosyal altyapı yoktu. İnsanları artık yerlerine yerleştirmek, iş sahibi yapmak, ekonomik sorunlarını çözmek zorundaydık. Türk askeri Kıbrıs Türklerini katliamlardan kurtarmıştı, siyaseti ise altyapımızın oluşumuna destek verdi. Tüm bu sürecin rayına oturması 10 yılımızı aldı.”
KKTC “Bağımsızlık Bildirgesi”
TÜRK DIŞİŞLERİ’NDE “KURULUŞ BİLDİRGESİ” HAZIRLIKLARI
KKTC’nin “Bağımsızlık Bildirgesi”ni hazırlayan ekipte yer alan ve uzun yıllar KKTC Dışişleri’nde çeşitli görevlerde bulunan diplomat Osman Ertuğ da Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş’ın, 15 Kasım 1983’ten 2,5 hafta önce kendisini çağırarak, gizlilik içinde İstanbul üzerinden Ankara’ya Türk Dışişleri’ndeki ekibe katılıp bildirgenin hazırlanması için çalışmasını istediğini aktardı.
Görevi alır almaz gizlice İstanbul’a hareket ettiğini belirten Ertuğ, “Çok duygulandım. Bu görev bana verildiği için büyük onur duydum. Bağımsız devlet ilan edileceğini 2,5 hafta önceden biliyordum, kimseyle paylaşamazdım. Türk Dışişleri’nde çalışmaya başladık. Zaman yetmediği için akşamları kaldığım otelde bildirgenin İngilizceye çevrisini yapıyordum.” dedi.
Osman Ertuğ
“DENKTAŞ’IN SESİ OFİSİMİN CAMINDAN GELİYORDU”
Ertuğ, 15 Kasım öncesi Kıbrıs’a döndüğü halde halen bildirge üzerinde rötuş ve yabancı dillere çeviri çalışmalarını sürdürdüğünü dile getirerek, şunları kaydetti:
“Dışarıda KKTC’nin kurulduğuna dair konuşma yapılırken, ben Dışişleri’nde halen ‘Bağımsızlık Bildirgesi’ üzerinde çalışıyordum. Yazım tamamlanmıştı artık görevim bildirgenin son kontrollerini yapıp zarflara konularak yabancı ülkelere gönderilmesini sağlamaktı. Denktaş Bey’in kuruluş konuşmasının sesi, Dışişleri’ndeki ofisimin camından geliyordu. Orada olmak istiyordum ama işim vardı. Sonra işimi bitirdim ve ben de o coşkulu kalabalığa katıldım.”
Ertuğ, KKTC’nin “Bağımsızlık Bildirgesi”nin insan hakları ve hukuk anlamında evrensel ve ulusal değerler içerdiğini vurgulayarak, her Türk gencinin bu bildirgeyi okuması gerektiğini sözlerine ekledi.
SONER YALÇIN’IN KALEMİNDEN: GİZLİ TEŞKİLATIN SİLAHLARI AKDENİZ’İN DİBİNDE YATIYOR!
Odatv İmtiyaz Sahibi ve gazeteci-yazar Soner Yalçın, 2008 yılında kaleme aldığı “Gizli teşkilatın silahları Akdeniz’in dibinde yatıyor!” başlıklı yazısında,1958 yılında Kıbrıs açıklarında batırılan “Elmas” adlı teknenin akıbetini ve bu teknenin önemini kaleme almıştı.
“Elmas” adlı tekne 6 bin bomba, 500 silah ve çok sayıda mermiden oluşan 20 tonluk yük ile Silifke’nin Taşucu mevkiinden hareket etti. Geminin üç mürettebatı vardı; Kaptan Reşat Yavuz, telsizci Ali Levent ve Makinist Oğuz Kotoğlu.
“Elmas”ın üç mürettebatı, yakalanacaklarını anlayınca tekneyi Kıbrıs açıklarında batırdılar!
Sivil bir tekne olan “Elmas” neden askeri mühimmat taşıyordu? Nereye gidiyordu? Silahlar hangi gizli teşkilatındı? Ve tüm bu olup bitenin Ergenekon davasıyla ne ilgisi vardı?
İşte Soner Yalçın’ın o yazısı…
Tarih 13 Ağustos 1958.
Genelkurmay Başkanlığı Seferberlik Tetkik Kurulu Başkanlığı’na (Özel Harp Dairesi), MİT’ten “gizli”/ şifreli yazı geldi.
Kıbrıs’tan Anamur limanına motorlu bir kayıkla, pasaportsuz gelen, Vehbi Mahmut, Asaf Elmas, Cevdet Remzi adlı üç Kıbrıslı Türk yakalanmış ve Anamur Jandarma Komutanlığı ve MİT Adana Bölge Başkanlığı’nda sorgulanmıştı.
MİT, özel harpçilerin görev yaptığı Seferberlik Tetkik Kurulu’na soruyordu; “siz de sorgulamak ister misiniz?”
Teşkilatta görevli Binbaşı İsmail Tansu ve Kıbrıslı Doktor Burhan Nalbantoğlu apar topar uçakla Adana’ya hareket ettiler.
Telaşlıydılar. Kimdi bu gençler? Kim göndermişti onları? Maksatları neydi? Ve en önemlisi Kıbrıs’taki teşkilattan haberleri var mıydı?
Binbaşı Tansu ve Dr. Nalbantoğlu, MİT Adana Bölge Başkanı Fuat Doğu’nun makamına koşarak çıkıp bilgi aldılar. Hemen üç genci görmek istediler.
Vehbi, Asaf, Cevdet’i sorguladılar. Gençler, Dr. Nalbantoğlu’nu Kıbrıs’tan tanıyorlardı. Özel harpçi Binbaşı İsmail Tansu’yu ise Adana emniyetinden komiser sanıyorlardı.
Gençler benzer sözler söylediler:“EOKA’nın tecavüzlerine karşı koyabilmek için Türkiye’ye gidip silah bulalım dedik. Yanımızda para da getirdik, olmazsa parayla silah alıp eşlerimizi, çocuklarımızı koruyacağız.”
Binbaşı Tansu duygulandı. Ama yanıtını aradığı başka soru vardı kafasında. Kıbrıs’taki teşkilatı biliyorlar mıydı? Hayır, teşkilattan habersizdiler.
Kıbrıs’ta özel harpçiler tarafından henüz iki hafta önce kurulan, “Türk Mukavemet Teşkilatı” (TMT)’yi bilmiyorlardı.
Özel harpçiler rahatladı…
GİZLİ BİR GÖREV
Özel harpçi Binbaşı İsmail Tansu, Adana’da sorguladığı üç gencin ifadesini Kıbrıs’taki TMT Başkanı Yarbay Rıza Vuruşkan’a bildirdi. Ve ekledi, “onlarla silah göndereceğim.”
Binbaşı Tansu gözaltındaki üç Kıbrıslı gencin yanlarına gitti. Bu kez üzerinde askeri üniforma vardı. Gençler karşılarında bir Türk subayını görünce korktular. “Yanlış iş yaptık, bizi affedin, geldiğimiz gibi sessizce köyümüze dönelim” dediler.
Binbaşı Tansu gençlere moral verdi ve, “size gizli bir görev vereceğim” dedi. “Bu Kıbrıs için yapılacak milli bir görevdir. Bu görev hayatınızı kaybetmenize neden olabilir. Bu görevi kabul edip hiç kimseye söylemeyeceğinize yemin eder misiniz?”
Gençler, Kıbrıs için ölümü göze alacaklarını söyleyip, Türk bayrağı ve Kur’an-ı Kerim üzerine yemin ettiler…
İLK SİLAH SEVKIYATI
Kıbrıs’taki Türk Mukavemet Teşkilatı’na ilk silah sevkıyatını bu üç Türk gerçekleştirecekti. Onlara “Arı Ekibi” adı verildi…
İlk sevkıyatı 16 Ağustos 1958’de gerçekleştirdiler.
Kayıklarına 10 makineli ile 20 adet tabanca ve iki sandık mermi koyup dalgalarla boğuşarak denize açıldılar. Başarılı da oldular.
Kıbrıslı gençlerin sevkıyatları hep sürdü. Ancak, Asaf Elmas ve Hikmet Rıdvan 9 kasım 1958 tarihinde fırtınaya yakalanıp denizde kaybolarak şehit oldu.
Arı Ekibi, Lütfü Celül, Nevzat Nasır, Feridun Hamza, Bahattin Sarı, Hüseyin Hikmet, Vehbi Mahmutoğlu, Ahmet Celal gibi Kıbrıslı gençlerin katılımıyla, bu tehlikeli sevkıyatlara devam etti.
Yeni ekipten Lütfü Celül silahları otomobille iç bölgelere götürürken, EOKA’cılar tarafından yakalandı.Hala kayıptır.
Arı Ekibi hiç yılmadı.Fakat yaklaşan kış nedeniyle kayıklarla sevkıyat zorlaştı. Vehbi Mahmutoğlu, yakalandığı fırtınadan küçük motorlu kayığındaki silahları denize atarak kurtulabilmişti. Artık daha büyük tekneye ihtiyaç vardı…
“ELMAS” SATIN ALINIYOR
Özel harpçiler, İstanbul Liman Reisliği, İstanbul Balık Avcıları Derneği’yle irtibata geçildi. Donanmadan ayrılıp balıkçılık yapan eski Deniz Binbaşısı Nejat Kosal’ın 25 tonluk teknesi sıkı bir pazarlıkla 120 bin liraya satın alındı.
Sıra, tekneye sivil güvenilir personel bulmaya gelmişti.
Seferberlik Tetkik Kurulu (Özel Harp Dairesi) İstanbul Bölge Başkan Yardımcısı Yüzbaşı Ferhan Çora, kaptan Reşat Yavuz ve makinist Oğuz Kotoğlu adındaki iki gemici buldu.
Tıpkı Kıbrıslı gençlere yapıldığı gibi bu gemicilere de yemin ettirilip görev teklif edildi. Teknenin telsiz görevlisi ise, TSK’dan ayrılmış gibi gösterilen muharebe astsubay Ali Levent oldu.
“Elmas” adı verilen tekne ilk seferine 10 ton silah ve cepheyle, 4 mart 1959’da çıktı. Gece yarısı, Kıbrıs açıklarında kayıklarıyla bekleyen Arı Ekibi’yle buluşacaktı. Buluşma gerçekleşemedi; “Elmas” dönmek zorunda kaldı İkinci sefer de başarısız oldu. Kıbrıs’taki TMT’den bir kılavuz istendi. İngiliz polis birliğinde görevli Kemal Abdullah “Elmas”a kılavuz oldu. Ayrıca özel harpçi Binbaşı İsmail Tansu da “gemi adamı” belgesi alıp sivil kıyafetlerini giyip personel arasına katıldı. Ne olursa olsun bu sevkıyat gerçekleşecekti. EOKA’cı Rumların cinayetleri her geçen gün artıyordu.
Sevkıyat bu kez fırtına nedeniyle gerçekleşemedi. “Elmas” dördüncü seferini 24 mart 1959’da yaptı ve bu kez başardı. Ardından diğer seferler geldi…
Yaz ayının gelmesiyle Arı Ekibi de taşıma faaliyetlerine başladı.
TMT’ye toplam olarak; 872 tabanca, 747 makineli tabanca, 96 hafif makineli tabanca, 2997 piyade tüfeği, 6800 bomba, 43 bin 500 tabanca mermisi, 134 bin 400 makineli tabanca mermisi, 164 bin piyade tüfeği ve hafif makineli tüfek mermisi, 54 plastik tahrip kalıbı ve bir adet telsiz ulaştırıldı.
SİLAHLAR DENİZE ATILIYOR
Tarih 17 Ekim 1959.
Saat gece yarısına geliyordu.
6 bin bomba, 500 tüfek ve çok sayıda mermi yüklenen “Elmas” yeni seferine çıktı. İstikamet Girne’nin doğusundaki EXA MİL denilen mevkii idi.
Kaptan Reşat Yavuz, 01.30 sularında tekneye, İngiliz savaş gemisinin yaklaşmakta olduğunu gördü. Telsizci Ali Levent durumu karargaha bildirdi. Karargah “dönün” emri verdi. “Elmas” rotasını değiştirdi. İngiliz gemisi takibi bırakmadı. Giderek yaklaşıyordu. Ali Levent’in son sözü, “vatan sağolsun” oldu; karargahla telsiz irtibatı kesildi.
“Elmas”ın üç kişilik mürettebatı, “silahlar ele geçirilmesin” diye tekneyi delerek batırmak istediler. Gemi su almaya başladı.
Kaptan Reşat Yavuz, Ali Levent ve Oğuz Kotoğlu’nu lastik bota bindirip gönderdi. O bir kaptandı ve “Elmas” la birlikte batmaya kararlıydı.
Su, ambardaki sandıkların üst seviyesine kadar geldi. Batması an meselesiyken İngilizler tekneye atlayıp Kaptan Yavuz’u yakaladı. Ambardan ancak iki sandık silah alabildiler. “Elmas” battı.
İngilizler botla uzaklaşmaya çalışan Levent ve Kotoğlu’nu da yakaladı.
Türkiye’nin Kıbrıs’a silah sevkıyatı yapması dünya basına haber oldu. Rum lider Makarios herkesi ayağa kaldırdı.
Türkiye iddiaları reddetti. İngilizler ve Rumlar, 350 kulaç derinlikteki “Elmas”ı denizden çıkarmaya çalıştılar; başaramadılar.
Üç Türk mürettebat yargılanmak üzere mahkemeye çıkarıldı. Avukatları TMT’nin “Toros” kod adını kullanan genç bir Türk mücahidiydi; Rauf Denktaş!
Üç Türk dokuz ay ceza aldılar ve cezalarını Türkiye’de çekeceklerdi!
“Elmas” olayı ve ardından gelen 27 mayıs 1960 askeri müdahalesi, Kıbrıs’a silah sevkıyatını sonlandırdı.
Diyeceksinizki, “Eee bu silah sevkıyatının Ergenekon davasıyla ne ilgisi var?” sorunun yanıtını vermeden önce Kıbrıs’ta Türk Mukavemet Teşkilatı’nın nasıl kurulduğunu ve örgütlendiğini bilmeniz gerekiyor…
BAŞKANIN KOD ADI: “BOZKURT”
50 yıl önce…
1 Ağustos 1958.
Kıbrıs’ta illegal/gizli Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) kuruldu.
Türkiye’nin desteklediği bu gizli örgüt neden kuruldu?
II. Dünya Savaşı’ndan sonra İngilizler Kıbrıs’tan çekilme kararı aldı. Adanın geleceğinin ve statüsünün nasıl olacağı konusunda, İngiltere, Yunanistan ve Türkiye arasında yapılan diplomatik müzakereler hep sonuçsuz kaldı.
Türksüz Kıbrıs düşleyen ve Yunanistan’la birleşmek isteyen faşist EOKA, 1 nisan 1955 tarihinde Yunanlı Albay Grivas tarafından kuruldu. Kuruluşunun üzerinden daha bir yıl geçmeden ilk suikastini Bafa’da 11 ocak 1956’da, Türk polisi Abdullah Ali Rıza’yı öldürerek gerçekleştirdi. Türk büyükelçiliğine bomba attılar.Ve hep sistematik şiddeti artırdı. 1957 yazında Türk köylerini basıp 74 Türk’ü katletti.
Bu son olaylar sonucunda Kıbrıs Türk Toplumu lideri Dr. Fazıl Küçük ve Kıbrıs Türk Kurumları Federasyonu Başkanı Rauf Denktaş Ankara’ya geldi.
Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’ya görüşüp acilen yardım istediler.
Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, Kıbrıs konusunda “şahin” idi. Türk Mukavemet Teşkilatı’nın kurulmasını; elemanlarının Türkiye’de eğitilmesini; adaya gizlice silah sevkıyatı yapılmasını ilk öneren o oldu.
Başbakan Menderes kararsızdı; NATO’yu karşısına almak istemiyordu
Türkiye’de aralıksız, “Ya Taksim Ya Ölüm” mitingleri yapılıyordu.
GÖNÜLLÜ SUBAYLAR
Ankara sonunda kararını verdi: Kıbrıs’ta; Rumların terör örgütü EOKA’ya karşı, Türk halkının can ve mal güvenliğini koruyacak gizli bir teşkilat kurulacaktı.
Bu iş için Genelkurmay Başkanlığı Seferberlik Tetkik Kurulu (Özel Harp Dairesi) görevlendirildi.
Özel harpçi subaylar gönüllülük esasına göre seçildi.
TMT direk Seferberlik Tetkik Kurulu Başkanı Tümgeneral Daniş Karabelen’e bağlıydı. Planı, Tümgeneral Karabelen’in yardımcısı Binbaşı İsmail Tansu yürütecekti.
Binbaşı Ahmet Görmez personel ve harekat; Yüzbaşı Bedri Esen eğitim; Yüzbaşı Cemal Birer ile Yüzbaşı Recep Atasü ikmal ve Yüzbaşı Halil Pamukoğlu muhabere işlerinden sorumluydu.
TMT’yi kuran subay kadronun çoğu Kore Savaşı’nda bulunmuştu.
Kıbrıs’ta gizli faaliyetlerde bulunacak yedek subaylar öğretmen maskesi altında gidecekti.
Tüm subayların görevi, 18 yaşını geçmiş kadın ve erkekleri örgütlemekti. Bunlar Ankara ve Antalya’da askeri eğitimden geçirilecekti. Hedef bir yıl içinde beş bin Kıbrıs Türk’ü örgütlemek, eğitmekti.Hedef on beş bindi.
Parasal destek örtülü ödenekten ve çeşitli fonlardan temin edilecekti.
İŞTE TMT KARARGAHI
1 Ağustos 1958 tarihinde Kıbrıs TMT Başkanı Yarbay Rıza Vuruşkan karargahını Lefkoşe’de kurdu.
Yarbay Vuruşkan’ın yardımcısı Binbaşı Necmettin Erce ve Yüzbaşı Mehmet Özden idi. Kıbrıs Bölge Komutanı Binbaşı Şefik Karakurt’tu.
Kıbrıs TMT Bölge Komutanı Yüzbaşı Rahmi Ergün ve TMT Bölge Komutanları ise, Yüzbaşı Ahmet Göçmez, Yüzbaşı Kamil Önceler, Yüzbaşı Bedri Erkan, Yüzbaşı Osman Nalbant, Yüzbaşı Ferhan Çora, Yüzbaşı Hüseyin Ömür adlı subaylardı.
Yarbay Rıza Vuruşkan’ın kod adı “Bozkurt” idi.
Lefkoşe İş Bankası’nda müfettiş maskesi altında çalışıyordu. Adı, “Ali Çonan” idi. Gerçek kimliğini üç kişi biliyordu, banka müdürü Dündar Nişancıoğlu, Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş.
TMT’de görevli Kıbrıslı Türklerin kod adları “Kurt”tu. Eğitimcilere “Temizlik Kurt”u; silah ikmalinde çalışanlara “Bereket Kurt”u ve istihbarat işlerinde çalışanlara “Fal Kurt”u adı verildi.
Tabancaya “serçe”, mermiye “serçe gagası” diyorlardı.
Uzatmayayım, bu faaliyetler uzun ömürlü olamadı. 27 mayıs 1960 askeri müdahalesi başta TMT lideri Yarbay Rıza Vuruşkan olmak üzere bu olayla ilgili subayların çoğunu emekli etti.
Fatin Rüştü Zorlu, İmralı Mahkemesi’nde “kendi adamlarını silahlandırıyor” diye yargıladı!
92 Türk’ün şehit, 475’inin ise yaralandığı 1963’deki “Kanlı Noel” katliamına kadar TMT ile Türkiye ilişkisi kopuktu. Sonra tekrar canlandırılmaya çalışıldı.
Ve daha sonra olanları da biliyorsunuz; 1974 Kıbrıs savaşı vd…
SORUNUN YANITI
Tüm bu yazdıklarımın Ergenekon’la ne ilgisi var?
Bugünlerde yandaş medya, Kıbrıs TMT’yi Ergenekon’a bağlamak istiyor; devletin her türlü gizli operasyonunu kirli gösteriyor.
Etnik temizlik yapmak için kurulan faşist EOKA’ya karşı, devletin Kıbrıslı Türkleri örgütlemesi kirli bir operasyon mudur?
Dinci-liberal ittifak, devletin temiz-kirli bütün örtülü operasyonlarını aynı kefeye koyarak, Cumhuriyet’in koruyucusu kurumlar ve kişiler hakkında kamuoyunda şüphe yaratmayı amaç edinmiştir…