İstiklal için istikbalinden vazgeçen Jandarma Albay: İzmir’de zaferi getiren köfte
Bugün 30 Ağustos… Büyük Zafer’in 102’nci yılı… Zaferi getiren irade ve inanmışlık bir köfteden geçer mi? Geçebiliyor… Sizi kurtuluşun sembol şehri İzmir’e götürelim. Başrolde ise iki isim var: Hacı Hasan Paşa ve Mustafa Mümin Aksoy… Dr. Ahmet Mehmetefendioğlu yazdı…
KAYNAK : ODATV.COM
Mütareke döneminde İzmir Belediye Başkanı olan Hacı Hasan Paşa, bilerek ya da bilmeyerek Milli Mücadeleye büyük bir yardımda bulundu. Belki de bu olay, Milli Mücadelemizin az bilinen ve o ölçüde de inanılmaz ve büyük bir kahramanlığını oluşturdu. Bu büyük olayın kahramanı ise Mustafa Mümin Aksoy’dur…
İzmir’in işgalinden sonra İzmir Belediye Başkanlığı görevine getirilen Hacı Hasan Paşa bu görevini Yunan işgali boyunca da sürdürdü. Büyük Taarruz sonrasında Yunan ordusunun bozulup Türk birlikleri karşısında tüm Batı Anadolu’yu ve İzmir’i boşaltmasından sonra, Hacı Hasan Paşa da, onlarla birlikte Yunanistan’a gitti. Aslında Yüzellilikler listesinde olmadığı gibi, kendisini o günlerde çok açık bir suçla itham eden de yoktu. O dönemlerde kendisini tanıyanların oldukça silik ve kullanılmaya müsait bir kişilik olarak tanımladığı Hacı Hasan Paşa, İzmir’in kurtuluşundan sonra işgal döneminde yaptıklarından duyduğu utanç nedeniyle İzmir’den ayrıldı.
1931’DE YUNANİSTAN’DA ÖLDÜ
Farklı bazı kaynak ve kişilerde Hacı Hasan Paşa’nın Yunan işgali boyunca belediye başkanlığı görevini sürdürmesini, yalnızca Türkleri korumak ve Yunan işgal kuvvetlerinden Türklere gelecek olan kötülükleri en alt düzeyde tutma amacına dayandırıyorlardı. Kurtuluştan sonra kendisini tanıyan ve bilenler aracılığıyla ülkeye dönmesi için yapılan bütün çağrılara rağmen yurt dışına kaçan birçok kişi gibi yurda dön(e)medi ve 1931 yılında Yunanistan’da öldü.
İSTİFA EDİP ÇEKİLMEDİ
İşgal süresince İzmir’deki Türk yeraltı teşkilatının önemli bir elemanı olan Fadıl Dokuzeylül, anılarında akından tanıyan ve görevi gereği takip eden birisi olarak Hacı Hasan Paşa’yı şu şekilde anlatıyor:
“İşgal müddetince İzmir’de belediye reisi sözde yerlilerden ve Osmanzadelerden Hacı Hasan Paşa namında birisiydi. Fakat Yunanlılar belediye işlerini görmek üzere Yunan amaçlarına hizmet eden ve Yunanistan’ın bir kazasında kaymakam olan Naipzade Ali Bey namında bir Giritliyi memur etmişlerdi. Bütün yetki ondaydı. Hacı Hasan Paşa da pek temiz düşünceli bir vatandaş değildi, yoksa istifa eder, çekilirdi. Fakat onun da faydası oluyordu… Kendisi kurtuluştan önce Atina’ya kaçtı, bir de oğlu var. O sonra Türkiye’ye geldi, paşa Yunanistan’da öldü. Türklere açık bir zararı işitilmedi, ama tarih nasıl muhakeme edecek bilmeyiz.”
Mustafa Mümin Aksoy
MUSTAFA MÜMİN AKSOY’UN ROLÜ
Yaygın olarak bilinen adıyla Mustafa Mümin Bey, Hacı Hasan Paşa’nın kız kardeşinin oğlu yani yeğeniydi. 1892 yılında Osmanzade İbrahim Bey’in oğlu olarak İzmir’de dünyaya gelen Mümin Bey, 1911 yılında Beylerbeyi Yedek Subay Okulu’ndan teğmen olarak mezun olduktan sonra Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı’nda çeşitli görevler aldıktan sonra 1917 yılında İzmir’deki 17. Kolordu Komutanlığının emrine atandı. İzmir’in işgalinden kısa bir süre önce Jandarma Genel Komutanlığının 1 Mart 1919 tarihli emriyle İzmir Jandarma Alay Komutanlığının emrine verildi. Bu görevi Mart 1920 tarihine kadar sürdürdü.
Mustafa Mümin Aksoy’un Piyade İhtiyat Zabitanı Mektebi Şehadetnamesi
İZMİR’DE İŞGALE DİRENDİ
İzmir’in işgal edildiği günlerde İzmir’de bulunan Mümin Bey, işgali takip eden günlerde de işgal süresince İzmir’de güçlü bir yeraltı teşkilatlanmasına sahip olan ve asker ve sivillerden oluşan Türk istihbaratının önemli bir üyesi olarak yer aldı.
Bu teşkilatın görev alanı sadece İzmir’le sınırlı olmayıp tüm Yunan işgal bölgesini içine almaktaydı. Mümin Bey’in bildiğimiz kadarıyla bu dönemdeki en yakın çalışma arkadaşları ise İzmir Gümrük Müdürlüğünde çalışan Fadıl Dokuzeylül, İzmir’de Şark gazetesini çıkaran Halil Zeki Osman ve işgal süresince İzmir Müftülüğü görevini sürdüren Rahmetullah Efendi’ydi. İşgal süresince Rahmetullah Efendi’nin Yunan İşgal kuvvetleriyle yürüttüğü temaslardaki tercümanlık görevini ise Fadıl Dokuzeylül üstlenmişti.
Mustafa Mümin Aksoy’un öldüğü tarihe kadar kullandığı köstekli saati.
ÇİFT TARAFLI AJAN
Mümin Bey’in İzmir’de rahat bir şekilde hareket etmesinin ve haber toplamasının bir diğer nedeni de bu dönemde Yunan İşgal kuvvetlerinin güvenini kazanan dayısı Hacı Osman Paşa’nın yardımlarıydı. İzmir Belediye Başkanı olan dayısının yardımıyla İzmir’de kalarak, Yunanlıların hizmetine girmiş gibi göründü. Yeni görevi gereğince Yüksek Komiser Steryadis ve İşgal Kuvvetleri Kumandanı Zafiros’un güvenini kazandı. Kazandığı bu güven sonrasında kendisine verilen bir belge ile istediği her yere gidebiliyor, cephenin ileri hatlarına geçip Türk Kuvvetleri hakkında topladığı sözde bilgileri Yunan Karargâhına ulaştırıyordu.
Jandarma Albay Mustafa Mümin Aksoy
MÜTAREKE İZMİR’İNİN İLK “HAİNİ”
İzmir sokaklarında yeni görevi gereğince sürekli olarak şapkayla dolaşıyor, bu yüzden onu tanıyanlarca da “Hain”, “Gâvur Mümin”, “Kirye Mümin” olarak çağrılıyordu. Artık İzmirli Türklerin “Kirye Mümini” idi. Yalnız yakaladıkları zaman dövüyor, yüzüne tükürüp, hakaret ediyorlardı. Mümin Bey, bütün bu olanlara katlanıyor, her acıya sabırla göğüs geriyordu. Çünkü tüm bunlar yeni görevi gereğiydi. Mümin Bey aslında Yunan Karargâhından elde ettiği bilgileri Ankara’ya ulaştırıyordu. Bu durumu ise yalnızca İzmir’de birlikte oturdukları kız kardeşi Ayşe İhsan Hanım bilmekteydi.
Gazeteci-yazar Naci Sadullah Daniş’e atfen çeşitli kaynaklarda yer alan ve Mümin Bey’in küçük bir deftere not ettiğini ileri sürdüğü anılarında bu durumu şöyle açıkladığını dile getiriyor:
‘’İşgal kuvvetleri subayları ile sıkı ilişkilerim göze batınca bana Gâvur Mümin” dediler… Gâvur… Yani kafir… Yani hain mümin! O zamanlar benim için böyle bir karara varanlara kin ve öfke duymuş değilim. Onları haklı buluyorum. Öyle ya! Herkesin ölüm kalım kavgası yaptığı bir sırada ordu saflarında çarpışacağıma, başımda gâvur şapkası ile dolaşıyordum. Düşmanla sarmaş dolaş yaşayan bir haine, namussuz bir kavga kaçağına ben de olsam, kin dolu gözlerle bakardım. Kurtuluşu için ölesiye, öldüresiye dövüştüğüm İzmir’de yüzüme bile tükürenler oldu. İtiraf edeyim ki o tükürükler, çarpıştığım cephelerde yediğim kurşunlardan daha ziyade acı ve ızdırap verdi bana… Ama ne yapayım ki, o sıralarda içinde bulunduğum durum ve şartlar gerçekteki durumu açıklamama engeldi. Ölmekten değil de, bir tek şeyden korkuyordum.”
Kız kardeşi Ayşe İhsan Hanım’ın, ağabaeyi Mümin Aksoy’a gönderdiği 1941 tarihli fotoğrafı.
TRİKUPİS’LE DEĞİŞTİRİLDİ
İzmir’in işgal edildiği günlerde İzmir’de bulunan Mümin Bey, işgali takip eden günlerde de işgal süresince İzmir’de güçlü bir yer altı teşkilatlanmasına sahip olan ve asker ve sivillerden oluşan Türk istihbaratının önemli bir üyesi olarak görev aldı.
Milli Mücadele sona erdikten sonra Türk-Yunan esir değişimi sırasında; Mümin Bey, Mustafa Kemal Paşa’nın emriyle, Büyük Taarruz sonrasında esir alınan Yunan Orduları Başkomutanı Trikupis’le değiştirildi.
Mümin Aksoy’un cumhuriyetin ilk yıllarında görev yaptığı bir karakol önünde çekilen fotoğrafı. (Ortada üniformalı olan)
İNANCIN KÖFTESİ
Milli Mücadelede askeri aşamanın önemli dönüm noktasını teşkil eden Sakarya Savaşı’nın kazanılmasında, Mümin Bey’in İzmir’deki Yunan Karargâhından ve tanıdığı Yunan subaylardan aldığı ve Ankara’ya gönderdiği bilgilerin çok büyük yararı oldu. Fakat sonunda, İzmir’deki Yunan karşı haber alma örgütleri Mümin Bey’in casus olduğunu ortaya çıkardılar. Yakın çalışma arkadaşı Fadıl Dokuzeylül’ün anılarından öğrendiğimize göre kendisini hemen tutuklayıp evine baskın yaptılar. Fakat uyanık ve yurtsever bir hanım olan kız kardeşi Ayşe İhsan Hanım, tüm belgeleri, yüklükteki yatakların arasına sakladı. İlk aramalarında bir şey bulamayan Yunanlılar, evi iki kez daha aradılar. O süre içinde İhsan Hanım belgeleri imha eder. İhsan Hanım, kardeşinin tutukluluğunun ilk günlerinde köfte kızartıp Mümin Bey’e götürür. Köftelerden birinin içinde şu satırları taşıyan bir pusula vardı: “Mümin, evrak torbasını bulamadılar, bendedir, müsterih ol ve her şeyi inkâr et.” Bu pusula sanırız ki ilk aramadan hemen sonra yazılmıştı.
İzmir’de Yunan Askeri Mahkemesinin karşısına çıkartılan ve idam isteğiyle yargılanan Mümin Bey, elde suçlayıcı belge bulunmadığından, müebbet hapse mahkûm edilip, bir subay, bir astsubay ve sekiz er eşliğinde Atina’ya gönderildi. Buradan da Mora yarımadasının güneydoğusunda bulunan Palamidi Cezaevine… Çok zor koşullarda yaklaşık olarak bir sene kaldığı bu hapishaneden sonra Atina yakınlarındaki Palya İstratona hapishanesine gönderildi. Bu hapishanede tutuklu bulunan Hürriyet ve İtilaf Fırkası üyeleri ve Yunanistan’a sığınan Çerkezlerle görüşüp onlardan öğrendiği bilgileri İzmir’deki çalışma arkadaşlarına iletti.
Milli Mücadele sona erdikten sonra Türk-Yunan esir değişim sırasında Mümin Bey, Mustafa Kemal Paşa’nın emriyle, Büyük Taarruz sonrasında esir alınan Yunan Orduları Başkomutanı Trikupis’le değiştirilmesi Mustafa Kemal Paşa ve Ankara hükümetinin Mümin Bey’e ve yaptıklarına verdiği önemi göstermekteydi. Mümin Bey 5 Nisan 1923 tarihinde serbest bırakılan diğer Türk tutsaklarla beraber İzmir’e geldi.
Ülkeye döndükten sonra şerefli üniformasıyla bir resmi geçitte çekilen fotoğrafı. (En sağda)
KURTULUŞUN ILK KAHRAMANI
Bu yurtsever Türk subayı yurda dönüşünde, yaptıklarına karşılık olarak kimseden hiçbir istekte bulunmadı. Ülkeye döndükten sonra haklılığını arayan Mümin Bey, kendisini tanıyan ve şahitlik eden kişilerin yardımıyla kahramanlığını kanıtlayarak askerlik görevine bıraktığı yerden devam etti. O artık kurtuluştan sonra tüm İzmir’in minnet ve teşekkür borcu duyduğu bir kahramandı. Yakın çalışma arkadaşı Fadıl Dokuzeylül anılarında bu durumu şöyle anlattı:
“(…) Sonradır ki Mümin’in kıymetli varlığından o güne kadar haberdar olmayan vatandaşlar, daha doğrusu hemşerileri tarafından anlaşılmış ve yerli basında yer almıştı. Fakat mütevazı olduğu kadar mesleğine aşık Türk genci mesleki terfi derecesinden başka bir mükâfat talebinde bulunmamış ve maddi nimetlere iltifat etmemiştir.”
Mümin Aksoy’un İzmir Balçova’da bulunan mezarı.
1948 YILINDA ÖLDÜ
Soyadı Kanunu çıkınca Aksoy soyadını alan Mümin Bey, Albay rütbesindeyken 24 Ocak 1948 yılında doğduğu şehirde yani İzmir’de tüberkülozdan, genç denebilecek bir yaşta öldü.
Milli Mücadelenin askeri bir başarı ile sonuçlanmasında önemli bir yere sahip olan Büyük Taarruz’un kazanılmasında arkadaşları ile birlikte sağladıkları önemli istihbarat bilgileri ile büyük bir katkı sağlayan Mustafa Mümin Aksoy ve çalışma arkadaşlarını rahmet ve saygıyla anıyorum. Ruhları şad olsun, vatan her daim var olsun.
Not: Makalede kullanılan görsel malzeme aile üyelerinden alınmıştır. Kaynak gösterilmek suretiyle kullanılabilir.