Dolar 38,9344
Euro 44,2717
Altın 4.202,26
BİST 9.356,04
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara 29°C
Parçalı Bulutlu
Ankara
29°C
Parçalı Bulutlu
Cts 28°C
Paz 31°C
Pts 27°C
Sal 22°C

DARBECİ GENERAL CEZAEVİ KORİDORUNDA BÖYLE BAĞIRMIŞ!

DARBECİ  GENERAL CEZAEVİ KORİDORUNDA BÖYLE BAĞIRMIŞ!
9 Eylül 2017 12:10
765

 

Akıncı sanıklarından inkarda “ağız birliği”

Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi sırasında komuta merkezi olarak kullandığı Akıncı Hava Üssü’ndeki eylemlere ilişkin 486 kişi hakkında açılan davada beşinci hafta tamamlandı. Ses ve görüntü kayıtları ile eski ifadelerini kabul etmeyen sanıkların, savunmalarını inkar taktiği üzerine kurdukları, sorulara genellikle “hatırlamıyorum” yanıtı verdikleri görüldü.

FETÖ’nün darbe  girişimi sırasında komuta merkezi olarak kullandığı Akıncı Hava Üssü’ndeki  eylemlere ilişkin 486 kişi hakkında açılan davanın beşinci haftasında da sanıklar  inkar taktiğine devam etti. Sanıkların genellikle önceki ifadelerini  reddetmeleri ve görüntü ya da ses kayıtlarını kabul etmemeleri şeklinde savunma  taktiği izledikleri dikkati çekti. Eski üs komutanı Hakan Evrim’in,  cezaevindeki diğer FETÖ sanıklarına, 16 Ağustos akşamı, savunmasında eski  ifadesini reddeden, sorulara genellikle “Hatırlamıyorum” şeklinde yanıt veren  sanık Ali Durmuş’un taktiğini kullanmaları talimatı verdiği de duruşmanın son  günü ortaya çıktı

 

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları  kampüsündeki salonda görülen davanın 20. duruşması, 6 Eylül Çarşamba günü, Akıncı  Üssü 143. Filo’nun harekat subayı eski binbaşı Ali Karabulut’un savunmasıyla  başladı.

 

Darbe girişiminin planlanması ya da icrasında yer almadığını iddia  eden Karabulut, üste belli bir zamana kadar kendisine verilen emirleri yerine  getirdiğini, bunların hiçbirinin kanunsuz olmadığını, darbeyle ilgili emir  almadığı ve vermediğini ileri sürdü. Daha önce verdiği ifadesindeki “Hakan  Evrim’in tek başına karar almadığı gün gibi ortada” şeklindeki sözlerini kabul  etmeyen Karabulut, “Hakan Evrim’i ve diğerlerini koridorda, gazinoda gördüm,  gördüklerimi söyledim ben sadece. Önceki ifadelerim yönlendirmeyle alındı, kabul  etmiyorum.” diye konuştu.

 

Kursiyerlere o gece “TRT’yi açın.” dediği yönündeki ifadeleri de  reddeden Karabulut, “Birinci ifademi verdim, ikinci ifademi vermeye giderken ne  dediğimi bilmiyordum. O gün şok içindeydim, ikinci ifadeyi vermeye giderken,  önceki verdiğim ifademi, ne dediğimi bilmiyordum.” savunmasını yaptı.

 

Damat Karakuş da inkar etti

 

Karabulut’un ardından, Akın Öztürk’ün damadı eski yarbay Hakan Karakuş  hakim karşısına çıktı.

 

Darbeye hazırlık toplantıları yapan, darbeye katılacak pilotlara  Ankara’daki hedeflerin şifrelenmiş hallerini aktaran, pilotlara talimatları  telsiz konuşmalarına yansıyan, Akıncı Üssü’nde 15 Temmuz 2016 öncesi sorgu  odalarını temizlettirdiği iddia edilen ve evinde bir dolarlar bulunan Karakuş,  hakkındaki tüm iddiaları reddetti.

 

Kandırıldığını, bir kumpasla sanık konumuna düştüğünü öne süren  Karakuş, o gece Akıncı Üssü’nden uçakların kalkması emrini kimin verdiğini  bilmediğini iddia etti. Karakuş, kayınpederi Akın Öztürk’ün, darbe girişimi ve  FETÖ ile ilgisinin bulunmadığını savundu.

 

Sanık Karakuş, önceki ifadelerinin tamamını reddetti, “ByLock”  kelimesini hiç duymadığını, bir doların manevi değeri olduğunu cezaevinde  öğrendiğini ileri sürdü.

 

Karakuş, telsiz, telefon kayıtları, video görüntüleri ve iddianamede  aleyhine yer alan tüm konuları ve suçlamaları reddettiğini, tapeleri kabul  etmediğini söyledi. Karakuş, iddianameye yansıyan konuşmaların kendisine ait  olmadığını da savundu. Kandırıldığını, bir kumpasla sanık konumuna düştüğünü öne  süren Karakuş, Terörle Mücadele Harekatı (TMH) kapsamında olayların rutin şekilde  başladığını iddia etti.

 

 

“Sesim taklit edilmiş olabilir”

 

Davanın 7 Eylül’de yapılan 21. duruşması, sanık Karakuş’un çapraz  sorgusuyla başladı. Karakuş, kendisine ait olduğu bilirkişilerce belirlenen ortam  kayıtları ile telsiz görüşmelerini inkar ederek sesinin taklit edilmiş  olabileceğini öne sürdü.

 

Kimseye koordinat vermediğini savunan Karakuş, “Bunu kesinlikle kabul  etmiyorum, koordinatları filo komutanı vermez, pilotlar hedefi bilgisayardan  alır. Hangi bombayı, kaç dereceyle atacağını ona göre seçer, rotayı ona göre  belirler. Dolayısıyla ‘bir kağıda yazmış vermiş’le hedef vurulmaz.” şeklindeki  değerlendirmeleri paylaştı.

 

Kendisinin de katıldığı toplantıda darbeden söz edildiği yönündeki  ifadelerin de hatırlatıldığı Karakuş, bunların tamamının yalan olduğunu iddia  etti.

 

Mahkeme Başkanı Selfet Giray, sanık Karakuş’a, dikta ve kule  kayıtlarını okudu. Üs komutanı Hakan Evrim’in uçuş kontrol amirliğiyle yaptığı  görüşmede “Akın paşa nerede şu anda Hakan?” diye sorduğunu, “Evde herhalde.” diye  cevap verildiğini aktaran Giray, “Bu konuşmayı sen mi yaptın?” sorusunu yöneltti.  Karakuş’un “hayır” demesi üzerine Başkan Giray, “Demek biri senin adını  kullanıyor.” diye konuştu. Karakuş ise “Sadece isim değil, ses olarak uydurulmuş  olabilir.” savunmasını yaptı.

 

Konuşma kayıtlarında kendisini “Hakan Karakuş” diye tanıtmasına karşın  konuşmaların tamamını reddeden Karakuş, “Buradaki hiçbir konuşma bana ait değil.  Birisi benim adımı kullanmış olabilir. Kesinlikle yalan, düzmece.” iddiasında  bulundu.

 

Görüntüler izletildi

 

Karakuş’un savunmasının tamamlanmasının ardından aynı gün şehit ve  gazilerin kanlarının itfaiye aracıyla yıkanması talimatı verdiği belirlenen sanık  eski binbaşı Murat Bicil’in savunmasına geçildi.

 

Bicil, darbe girişiminin yöneticileri arasında yer almakla  suçlanmasına karşın girişimden haberinin dahi olmadığını savundu. Bundan önce  verdiği iki ifadeyi de kabul ettiğini belirten Bicil, bununla birlikte zaman,  mekan ve ayrıntılar açısından bugün yapacağı savunmanın esas alınmasını istedi.

 

Sanık Bicil, 143. filoda komutan odası önündeki fotoğrafının  gösterilmesi üzerine odaya girmediğini söyledi. Daha sonra Bicil’e odaya  girdiğini gösteren görüntüler izletildi ve kimle görüştüğü soruldu. Bicil, “Odaya  girmediğim görülüyor zaten. Kim var diye bakıp çıkmışım. Biriyle konuşup  konuşmadığımı hatırlamıyorum.” ifadesini kullandı.

 

Diğer bazı sanıkların, askerlere silah dağıttığı yönündeki  ifadelerinin hatırlatılması karşısında Bicil, “O esnada karanlık ortam,  nizamiyeye araç geliyor, ben de o bölgedeyim. Bu ifadeleri verenler orada bir tek  uçuş tulumlu beni tanıyorlar ve bu silahları Murat Bicil getirmiştir diye  düşünüyorlar. Bu çok normal. Ben de orada olsam, kimseyi tanımasam ‘Bir tek Murat  Bicil’i gördüm’ derim. Oradaki subayları bilme ihtimali yok bu kişilerin. Sonuç  olarak ben silah almadım, verilmesi için de öncesi gerekir. Getirenlere sormak  lazım.” savunmasını yaptı.

 

Davanın dün yapılan 22. duruşmasına, Bicil’in çapraz sorgusuyla  başlandı. İtfaiye aracını çağırdığına ilişkin çok sayıda ifade bulunduğu  hatırlatılan Bicil, bu ifadeyi verenlerin olaydan 1,5 ay sonra bunları  söylediğini, oradaki en rütbeli kişi olduğu için ismini vermiş olabileceklerini,  nizamiyedeki uzman çavuşların, ifadelerinde “İtfaiye aracını biz çağırdık”  dediklerini ileri sürdü.

 

Bicil’in savunmasını tamamlamasının ardından, olay tarihinde Akıncı  Üssü 4. Ana Jet Üs 141. Filo’da pilot kurmay yüzbaşı olarak görev yapan ve  Ankara’nın bombalanmasında aktif rol oynayan Ahmet Tosun hakim karşısına çıktı.

 

Darbe girişimi gecesi telsizden, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın  uçağının takip edilmesi talimatı veren Tosun’un, TBMM, Özel Harekat, TÜRKSAT ve  emniyetin bombalanması emirlerini verdiği hatta “AK Parti ve Beştepe üzerinden  bütün cam çerçeve kırılacak, alçak irtifa uçuş” dediği de ortaya çıkmıştı.

 

Darbeyi kimin yaptığını anlamadığını, burada bulunma nedeninin Terörle  Mücadele Harekatı’na (TMH) katıldığını zannetmesi olduğunu iddia eden Tosun,  “Darbeden haberdar değildim. Darbeden habersiz bir yüzbaşı olarak bu menfur darbe  girişiminin planlayıcısı olmam mümkün değildir. Kabul etmiyorum.” iddiasında  bulundu.

 

Gözaltında kaldığı sürede işkence gördüğünü öne süren Tosun, baskı  altında verdiğini savunduğu önceki ifadelerini reddetti. “Herhangi bir pilota  bombalama, alçak uçuş talimatı vermedim. Kimseden talimat almadım. Şahsıma ait  olduğu iddia edilen ses kayıtları bana ait değildir.” ifadelerini kullanan Tosun,  ses kayıtları ve görüntülerin orijinal hallerinin kendisine verilmesini talep  etti. Tosun, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Marmaris’te kaldığı otelin koordinatlarını  araştırdığı ve olay gecesi Cumhurbaşkanının uçağına yönelik tespit çalışması  yaptığı iddialarını da reddetti. Tosun, TBMM’nin bombalanmasına ilişkin bir  talimat vermediği ve bir yüzbaşı olarak buna yetkisi olmadığı şeklinde savunma  yaptı.

 

Tosun, çapraz sorgusunda da eski Akıncı Üssü harekat komutanı Ahmet  Özçetin’in emriyle pilotlara bomba atmaları için talimat verdiği yönündeki önceki  ifadelerini ve Ankara’da bombalama yaptıktan sonra pilotlara “eline sağlık”  dediği telsiz kayıtlarını inkar etti.

 

Önceki ifadelerinde geçen, eski üs komutanı Hakan Evrim, harekat  komutanı Ahmet Özçetin ve filo komutanı Hakan Karakuş’un darbenin başında  olduğuna ilişkin sözlerini de kabul etmeyen Tosun, darbeyi kimin yönettiğini  bilmesinin mümkün olmadığını savundu.

 

  

Hakan Evrim’in talimatı tutanakta

 

Müşteki avukatlarının da sorularını yanıtlayan Tosun, Cumhurbaşkanlığı  Avukatı Hüseyin Aydın’ın, “Ali Durmuş’u tanıyor musunuz? Savunmasından çok mu  etkilendiniz?” sorusu üzerine, Durmuş’u tanımadığını söyledi.

 

Aydın’ın, “Onun savunmasından sonra pilotların savunmalarında önemli  değişiklik var. Hakan Evrim’in cezaevinde ‘Ali’nin taktiği güzeldi, aynı taktikle  savunma yapın’ diye bağırdığı tespit edilmiş. Hakan Evrim’in bu sözleri üzerine  mi ifade değiştirdiniz?” sorusuna Tosun, “Kimsenin etkisi ve baskısı altında  değilim, suçsuzluğumu kanıtlamaya çalışıyorum.” yanıtını verdi. Avukat Aydın’ın,  “Savunmalarınız birbirine benziyor, genel çerçevesini Hakan Evrim mi belirliyor?”  sorusu üzerine de sanık Tosun, “Hayır.” dedi.

 

Sanık eski üs komutanı Hakan Evrim’in, Ali Durmuş’un yaptığı  savunmanın ardından 16 Ağustos 2017 günü saat 21.00’de cezaevindeki odasından  diğer odalara doğru yaptığı konuşma tutanak altına alındı.

 

Mahkemeye de sunulan tutanakta, “Cezaevi koridorunda yüksek sesle  gelen konuşmaları dinlendiğinde, tek odada kalan Evrim’in, diğer odalardaki  sanıklara, ‘Yarın duruşmaya ben gelmeyeceğim. Ali’nin taktiği çok güzeldi. Bundan  sonra aynı taktiği izleyeceğiz, aynı taktikle savunma yapın.’ diye bağırdığı,  dinlendiğini anlayınca bağırmasına son verdiğine dair bu tutanak tarafımızca  tanzim edilerek imza altına alınmıştır.” ifadelerine yer verildi.

 

Adil Öksüz ile konuştuğu belirtilen sanık savunma yaptı

 

Tosun’un ardından duruşmada son olarak, oğlu darbe girişimi sırasında  İstanbul’dan komutanların Akıncı Üssü’ne kaçırılmasında görev yapan ve darbe  sonrasında 17 Temmuz’da firari Adil Öksüz’e ait telefondan aranarak 3 kez görüşme  yaptığı belirtilen sivil sanık Hasan Balcı savunmasını verdi.

 

Oğlu Halil Burak Balcı’nın Akıncı Üssü’nden, Adil Öksüz’ün ise Kazan  jandarma karakolundan Sincan Batı Adliyesine getirildiğini aktaran Balcı,  ikisinin aynı nezarete konulduğunu söyledi.

 

Burada nezarethane görevlisi jandarma kıdemli başçavuşun “Mahkemeye  çıkarılacaksınız, avukatınız varsa arayabilirsiniz.” demesi üzerine Adil Öksüz’ün  muhafaza altındaki telefonunu istediğini anlatan Balcı, nezarethane görevlileri  tarafından telefonun getirildiğini ve “Görüşmelerinizi kamera karşısında yapın,  bittikten sonra telefonu tekrar bize teslim edin.” denildiğini kaydetti. Oğlunun,  telefonu olmadığı için Öksüz’ün telefonunu kullandığını öne süren Balcı, oğlunun  nezarethanede bulunan kişileri olayın şahitleri olarak gösterdiğini kaydetti.  Balcı, “Öksüz ile eylem ve iş birliği içinde olsaydım gözaltına alındığım 7  Eylül’e kadar normal hayatıma devam etmezdim.” iddiasında bulundu.