Dolar 38,0027
Euro 41,1878
Altın 3.697,94
BİST 9.649,53
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara 23°C
Çok Bulutlu
Ankara
23°C
Çok Bulutlu
Cum 20°C
Cts 17°C
Paz 16°C
Pts 14°C

O KOMUTAN YAZDI!

O KOMUTAN YAZDI!
28 Nisan 2016 22:38
166

 

Siz bir şehidin nasıl taşındığını bilir misiniz

Abdullah Ağar, kaleme aldığı son yazısında şehitlerle iligili çarpıcı bir hikayeyi paylaştı…

    
Güneydoğu’da bir çok operasyonda görev alan emekli binbaşı ve özel kuvvetler tim komutanı yazar Abdullah Ağar, kaleme aldığı son yazısında şehitlerle iligili çarpıcı bir yazı kaleme yazdı.

 

Ağar yazısında, “Sizler bir şehidi hep al bayrağa sarılı bir tabutun içinde gördünüz. Peki siz bir şehidin nasıl taşındığını bilir misiniz? Şehit düştüğü yerden tabuta konacağı, al bayrağa sarılacağı, komutanlık töreninin yapılacağı alana hangi zorluklarla ve nasıl geldiğini?” diye sordu.

 

Ağar o yazısının devamında şöyle yazdı…

 

Şehit ve yaralıları çatışma alanlarından çıkartmak için daha nice şehit ve yaralı verildiğini…

 

Sadece millet için değil, milletin onuru için de ölündüğünü…

 

Daha yeni; Dağlıca’da Ejder Yarbayın şehit düşen üsteğmenini çekmek için şehit düştüğünü.

 

Şehitlerin, mermilerin roketlerin altında, çatışma toprağından, çamurundan, kayasından, molozundan, tozundan ve bunlara karışmış şehit kanından kaldırılıp, kucaklarda, sırtlarda, çatışma sıcağı yol verirse pançolarda, sedyelerde, sonra ciplerde, kobralarda, kirpilerde en nihayet helikopterlerde taşındığını bilmelisiniz.

 

 

Fotoğraf o anlardan birine ait.

 

Yer: Yüksekova

 

Şehit helikopterin içinde, dipte, siyah torbada!

 

Birazdan “Yüksekova’dan Van’a Havada.”

 

Helikopterin içinde şehidin ayak ucundaki kim peki?

 

O’nun adı da; “ŞEHİT REFAKATÇİSİ.”

 

O, şehit naaşının gideceği bütün yol boyunca şehidin ya ayak ucunca ya baş ucunda duracak. Şehidin naaşı ile birlikte şehitten geriye kalanları çantaların torbaların ya da sarı bir zarfın içinde ailesine teslim edecek. Şehidin cenaze namazı kılınırken de, devlet töreni yapılırken de, kabrine konurken de başından ayak ucundan hiç ayrılmayacak.

 

Ama hep ötede, bir kaç adım geride kenarda duracak.

 

Şehidi uğurlayanlar, cenazesine katılanlar, siz, onun kim olduğunu hiç bilmeyeceksiniz.

 

O ise bu anlar boyunca hep, al damgalı şehidin sarılı olduğu al bayraklı tabuta bakacak.

 

Gözlerini de hiç ayıramayacak.

 

İstese bile!

 

Ta ki şehit mezarına konup, üstü kapatılıp, son toprağı üstüne atılıncaya kadar. Sahadan, mücadele alanlarından, silah arkadaşlarından ve silah arkadaşlığından “Bir Nefes” olarak atılan son toprağa kadar şehidin başında durmaya devam edecek.

 

O da bir toprak atacak arka‘r’daşının üstüne.

 

Böylece görevi sona erecek.

 

Ve kaçacak oradan.

 

 

TA ŞEHİDİN DÜŞTÜĞÜ YERE KADAR!

 

Abdullah Ağar

 

27 Nisan 2016 Yüksekova-Hakkari

 

Sabah dördünden sonra yine uyuyamadım. 91’i 92’ye bağlayan kış Şırnak Gabar Görmeç’te ‘ÇIĞ’a şehit verdiğimiz 65 Memedimiz; 64 komandosuyla birlikte şehit düşen Alaattin Üsteğmenim aklıma geldi.

 

Ağladım.

 

Sonra da okuduğunuz bu yazıyı yazdım.

 

Ben, kamyonun sırtındaki al bayrağa sarılı 65 tabutla ‘bir şehit refakatçisi olarak’ Şırnak’tan nasıl yola çıktığımı hiç unutamadım. Koca kırmızı bir kamyonla, bir kamyon şöförüyle ve 65 şehitle Cizre’den, Nusaybin’den, Mardin’den nasıl geçtiğimizi. O karda kışta kıyamette ve karla kaplı o gecede Mazı dağı geçidinin nasıl geçit vermediğini. 65 şehit yüklü o koca kırmızı kamyonun o yolda nasıl kayıp durduğunu, ikide bir nasıl yoldan çıkmaya kalktığını. Öndeki eskort polisimizin nasıl kaza yaptığını. Ancak gecenin köründe Diyarbakır’a ulaştığımızı.

 

Yolculuğun sonunda da Gülhane’nin morgu önünde Alaattin Üsteğmeninden kalanları ‘Sarı bir zarfın içinde’ ailesine nasıl teslim ettiğimi.

 

Ve oradan Şırnak’a(!) kadar nasıl kaçtığımı.

 

Gencecik bir teğmenken yaşadığım bu ağır acıyı hiç unutamadım.

 

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ…