Dolar 34,1121
Euro 38,1138
Altın 2.862,67
BİST 9.963,52
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara 23°C
Hafif Yağmurlu
Ankara
23°C
Hafif Yağmurlu
Cts 19°C
Paz 21°C
Pts 23°C
Sal 25°C

Çoğumuz bilmez ama şair Cenap Şahabettin askeri Hekim Binbaşıydı! Ölümünün üzerinden 90 yıl geçti

Gazeteci, yazar ve Servet-i Fünun dönemi şairlerinden Cenap Şahabettin’in vefatının üzerinden 90 yıl geçti.

Çoğumuz bilmez ama şair Cenap Şahabettin askeri Hekim Binbaşıydı! Ölümünün üzerinden 90 yıl geçti
12 Şubat 2024 14:05
341

KAYNAK : SÖZCÜ.COM.TR

Kuzey Makedonya sınırlarındaki Manastır şehrinde 1871’de doğan şair, babası Binbaşı Osman Şahabettin Bey’in 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Plevne’de şehit düşmesinin ardından ailesiyle İstanbul’a geldi.

Tophane’deki Feyziye Mektebi’nde ilk öğrenimi tamamlayan Şahabettin, Eyüp Askeri Rüşdiyesi’ne başlasa da okulun yıkılması üzerine, Gülhane Askeri Rüşdiyesi’ne devam etti ve askeri liseden 1880’de mezun oldu.

Cenap Şahabettin, kura ile Tıbbiye İdadisi’ne girdi, iki yıl okuduktan sonra Askeri Tıbbiye’nin 5. sınıfına kabul edildi.

Doktor yüzbaşı olarak 1889’da okulu bitiren şair, iyi bir derece ile mezun olduğu için 1890 yılında cilt hastalıkları alanında eğitim görmek üzere devlet tarafından Paris’e gönderildi.

Paris’te dört yıl kalan usta edebiyatçı, döndükten sonra Mersin, Rodos ve Cidde’de karantina hekimliği ve sıhhiye müfettişliği görevlerinde bulundu.

Önce divan şiiri, ardından Batı tarzına yöneldi

Henüz 14-15 yaşlarındayken divan gazellerini taklit ederek şiire başlayan ve ilk şiirlerini okuldayken yazan usta edebiyatçının ilk eserleri, 1885’te Muallim Naci’nin yönettiği “Saadet” gazetesinde yayımlandı.

Şahabettin, “Mekteb”, “Hazine-i Fünun”, “Maarif” ve “Malumat” dergilerinde şekil, içerik ve anlatım bakımından farklı şiir denemelerinde bulundu. Usta şair önceleri Muallim Naci’nin etkisiyle divan şiiriyle ilgilense de daha sonra Recaizade Mahmut Ekrem ve Abdülhak Hamid Tarhan’dan etkilenerek Batı tarzı şiire yöneldi.

Dönemin önemli edebiyat dergisi “Servet-i Fünun”da şiirleri yayımlanan şair, zamanla Tevfik Fikret ve Halit Ziya Uşaklıgil ile Servet-i Fünun edebiyatının üç önemli isminden biri oldu ve şiirleriyle dönemin edebiyat dünyasında çokça tartışıldı.

Şahabettin, bir süre sonra “Servet-i Fünun” şairlerinden ayrılarak bireysel şiiri tercih etti ve şiirde heceyi müzikle uyumlu kullanmayı savundu.

Şiiri “Sözcüklerle yapılmış resim” olarak tanımlıyordu

Usta şair, Tanzimat’tan sonra Batı edebiyatı tesirinde gelişen Türk şiirinde Abdülhak Hamid’in ardından en büyük yenilikleri yapanlar arasında yer aldı; İkinci Meşrutiyet’in ilanından sonra Meclis-i Kebir-i Sıhhi üyeliği ve Daire-i Umur-ı Sıhhiyye müfettişliği görevlerini üstlendi.
Bir dönem düz yazıya yönelen ve “Tanin”, “Hürriyet”, “Kalem”, “Hak” gazetelerinde makaleler yazan Şahabettin, “Sözcüklerle yapılmış bir resim” olarak tanımladığı şiirde, aşk ve tabiat konularına ağırlık verdi.

Cenap Şahabettin’i, Balkan Savaşlarından sonra birkaç kez Avrupa’ya gönderen “Tasvir-i Efkar” gazetesi, usta kalemin yazılarını, “Avrupa Mektupları” başlığıyla yayımladı.

Hekimlikten 1914’te emekliye ayrılarak Darülfünun’da Türk edebiyat tarihi, Batı edebiyatı ve Fransızca dersleri okutan şair, Birinci Dünya Savaşı yıllarında ise 4. Ordu Komutanı Cemal Paşa’nın davetiyle Suriye’ye gitti. Şahabettin’in bu gezileri, 1918’de “Suriye Mektupları” adıyla okura ulaştı.

Şahabettin, nesir alanında eserler verdiği gibi tiyatroyla da ilgilendi; 2. Meşrutiyet döneminde hız kazanan tiyatro çalışmalarına katılarak, “Sahne-i Osmaniye” ve “Darülbedayi” gibi toplulukların edebi kurullarında görev aldı.

Kurtuluş Savaşı yıllarında Milli Mücadele’yi küçümseyen sözler sarf ettiği ileri sürülerek, öğrenciler ve diğer bazı hocalar tarafından aleyhinde gösteriler düzenlenen usta şair, 1922’de Ali Kemal, Rıza Tevfik, Hüseyin Daniş ve Barsamyan Efendi’yle üniversitedeki görevinden istifa etmek zorunda kaldı.

Başarılı edebiyatçı, yaşamının son yıllarında yoğun bir şekilde Fransızca-Türkçe sözlük üzerinde çalışsa da, eseri tamamlayamadan, beyin kanaması nedeniyle 12 Şubat 1934’te İstanbul’da vefat etti. Usta şairin cenazesi, Bakırköy Mezarlığı’nda kızı Destine Hanım’ın yanına defnedildi.

Türk edebiyatında şair kimliği ile ön planda olan Şehabettin, Meşrutiyet’in ilanına kadar çoğunlukla şiir yazdı, 1908’den sonra ise nesirler kaleme aldı. 1908 öncesi 179, sonrası sadece 30 şiir yayımlayan yazar, 1908’e kadar 95 makale, bu tarihten sonra ise 903 makalesini okurlarla buluşturdu.

Mustafa Asım Efendi, Muallim Naci ve mahalle komşuları Şeyh Vasfi, çocuk yaşta şiire ilgi duyan Şahabettin’i bu alana çekerek ona ilk şiir bilgileriyle şiir yazma zevkini aşıladı.

Üç isim de dönemlerinde divan edebiyatı geleneğini sürdüren şairlerdendi. Usta şairin kaleme aldığı gazel özelliği bulunan ilk şiiri, 1885’te Saadet gazetesinde yayımlandı.

İlk iki yıl yazdığı 19 şiirin tamamı gazel, çoğu da Şeyh Vasfi, Muallim Naci ve Namık Kemal’in gazellerine yapılmış nazire veya tahmistir. Bu yıllardan sonra Abdülhak Hâmid ve Recâizâde Mahmud Ekrem tesiri daha belirli hale gelir.

Eserleri

Şiir: “Tamat”, “Seçme Şiirleri”, “Bütün Şiirleri”, “Elhan-ı Şita”, “Yakazat-ı Leyliye”

Tiyatro: “Yalan”, “Körebe”, “Küçükbeyler”, “Merdud Aile”

Gezi yazısı: “Hac Yolunda”, “Afak-ı Irak”, “Avrupa Mektupları”, “Suriye Mektupları”, “Medine’ye Varamadım”

Düz yazı: “Evrak-ı Eyyam”, “Nesr-i Harp”, “Nesr-i Sulh”

İnceleme: “William Shakespeare”, “Kadı Burhanettin”

ETİKETLER: Dönem, Edebiyat, Şair, Şiir