Dolar 41,9434
Euro 48,8627
Altın 5.427,47
BİST 10.871,08
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara 14°C
Parçalı Bulutlu
Ankara
14°C
Parçalı Bulutlu
Per 18°C
Cum 18°C
Cts 18°C
Paz 19°C

BU NARİN’İ DE UNUTMAYIN: ‘İZMİR CASUSLUK’ KUMPASI NASIL KURULDU

Türkiye, geçen sene Diyarbakır’da katledilen Narin’e ağlarken, 2012’de de başka bir Narin; Narin Korkmaz, FETÖ kumpasıyla ülkenin bir numaralı gündem maddesi haline geldi. Medyanın da yardımıyla örgüt lideri yapılan o Narin’in hikayesini Mustafa Önsel, yeni kitabında kaleme aldı…

BU NARİN’İ DE UNUTMAYIN: ‘İZMİR CASUSLUK’ KUMPASI NASIL KURULDU
26 Ekim 2025 16:51
1.470

KAYNAK : ODATV.COM

Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ), Ergenekon ve Balyoz kumpaslarıyla hedef aldığı, bu yüzden uzun yıllar cezaevinde hapis yatan emekli Jandarma Kurmay Albay Mustafa Önsel’in yeni kitabı “İçimizdeki Beşinci Kol”, Kırmızı Kedi Yayınevi’nden çıktı.

Önsel, şu sorulara yanıt aradı: “İzmir Casusluk” kumpası nasıl kuruldu? Yirmili yaşlarının başındaki gencecik bir kadın, içlerinde generallerin de bulunduğu altmış kişilik örgütün nasıl yöneticisi yapıldı? Fetullahçıların “delillendirme” yöntemi nasıl işliyordu? İlkokulu bile zor bitirmiş, bilgisayar kullanmayı bilmeyen kadınlar nasıl casuslukla suçlandı?

Dolayısıyla, kitapta öne çıkan bölümlerin başında, FETÖ’nün İzmir’deki Askeri Casusluk kumpasında 26 ay tutuklu kalıp beş yıllık yargılamadan sonra beraat eden ve sonrasında mahkeme kararıyla ismini değiştiren Narin Korkmaz da yer alıyor.

CASUS KIZ

İşte Önsel’in kalemiyle Türkiye’nin konuştuğu bir başka Narin’in hikayesi…

Takvim yaprakları 2012 yılının 9 Mayıs’ını gösteriyordu. Üniversiteli bir kız. Adı Narin Korkmaz. O akşam birlikte kaldığı arkadaşıyla, Denizli’deki öğrenci evindeydi. Üniversitede derslerin sonuna gelindiği zamanlardı. Okulda bahar şenlikleri başlamıştı. Narin’in en mutlu olduğu günlerdi.

Saat 20.30 sıralarında babası aradı. Telefondaki sesi çok tedirgin, bir o kadar da öfkeliydi! “Sen ne haltlar karıştırıyorsun oralarda? Anarşistlik mi yapıyorsun? Polisler eve geldi. Arama yapacaklarmış. Senin bir olaydan dolayı şüpheli olduğunu ifade ettiler” dedi.

Narin’in babasıyla arası hiç iyi değildi. Dalga geçiyor zannetti. Telefonu babasını daha fazla dinlemeden kapattı. Biraz sonra annesi aradı. Annesi babasından ayrı yaşıyordu. Babası ile kız kardeşi altlı üstlü oturuyor, Narin gittiğinde kız kardeşinin evinde kalıyordu. En son evden ayrılırken de tüm eşyalarını kardeşinin evinde kaldığı odaya koymuş, anahtarını da başka bir evde kalan annesine vermişti. Polisler orada da arama yapacaklarını ifade edince anneye ulaşılmıştı.

Annesi durumu anlatınca, Narin olayın gerçek olduğunu anladı, ancak nedenini henüz öğrenememişti. Aramaya gelen polislerle görüşmek istedi. Ancak polisler kabul etmedi. Narin hâlâ buna anlam veremiyordu. Düşünürken kendi kendine bir sebep buldu. Birkaç ay önce İzmir’de iken yanında iki arkadaşı kavga etmiş, adliyelik olmuşlardı. Olsa olsa bu olayın tanığı olarak aranıyorumdur diye düşündü. Ama gece yarısı ev aramak neyin nesiydi? Haliyle hayatında karakola gitmeyen bir genç kız olarak, bir olayda tanık olacak birinin ev aramasının -hele de gece yarısı- mümkün olmadığını bilmiyordu.

Arkadaşına, “Kalk buradaki en yakın karakola gidelim, belki bu işin neyin nesi olduğunu söylerler” dedi. O günlerde “Ergenekon, Balyoz” vb. kumpas davalar sürüyordu. Bu arada arkadaşına şakayla, “Şimdi seni ‘Ergenekon’dan’ tutukluyoruz. diyorlar mı?” dedi.

Gülüştüler…

BABASININ 90’LI YILLARDA AKİT GAZETESİNİN DAĞITIM BÜROSUNDA ÇALIŞMIŞLIĞI VARDI

Karakola gelince heyecanla sordu, “Beni arıyormuşsunuz, geldim. Ne vardı?” Oradaki polislerin haberi yoktu haliyle. “Bakalım” dediler. Sağa sola telefon ettiler. otuz dakika sonra sivil bir ekip geldi. Buradaki evini arayacaklarını söylediler. Gerekçesini belirtmiyorlardı. Narin, artık bunun tanıklıkla ilgili olamayacağını kavramıştı. Ama neydi gerekçe? Acaba biri uyuşturucu kullanıyor filan gibi bir iftira mı attı diye geçirdi içinden. Başka hiçbir şey gelmiyordu aklına.

Ancak sıkıntılı bir durum olduğunu, polislerin tavırlarından anlıyordu. Polisler, gece evde arama yaptı. Bilgisayarına el koydu. Sonra amirleri geldi ve ifade için onu İzmir’e götürmeleri gerektiğini söyledi. Sonra götürüp İzmir’de emniyetin nezarethanesine attılar. Narin gözaltındaydı. Büyük bir yanlışlık yapıldığını düşünüyordu. Çünkü hayatında yasa dışı hiçbir işi yoktu!

Ama öyle iftiralarla karşılaşacaktı ki…

Kötü bir çocukluk geçirmişti. Annesi ile babası geçinemiyordu. O küçük yaştayken, şiddetli geçimsizlik ayrılmayla sonuçlandı. Boşanır boşanmaz annesi çekip gitmişti. Bu ayrılık; Narin’in anne hasretiyle, zor ve sevgisiz bir çocukluk dönemi geçirmesine sebep olmuştu.

Babası görme engelliydi. Geçimsiz bir adamdı. Ayrılmadan önce eşini yani Narin’in annesini sık sık döverdi. İşçi emeklisiydi. Bir radyoda program da yapıyordu. 1990’lı yıllarda Akit gazetesinin dağıtım bürosunda çalışmışlığı vardı. Önceleri namazında niyazında, nispeten sakin bir adamdı. Narin’e göre, “Ne zaman merkezi doğudaki bir ilimizde bulunan ‘cemaate’ gidip onlara intisap etti, ondan sonra çok sertleşti.” Çoğu imam nikâhlı olmak üzere altı kez evlenmişti.

Narin’i küçük yaşta Kuran kursuna gönderdi. Sekiz yaşından itibaren zorla namaz kıldırdı, oruç tutturdu. Babasının daha küçük yaşta kendini bu şekilde zorlaması, Narin’i her şeye tepki gösteren, hırçın bir çocuk yapmıştı. Özellikle babasına karşı sevgi duymuyordu. Evde huzursuz ortamdan etkileniyordu. Çoğu kez yaramazlık yaptığı gerekçesiyle babası tarafından banyoya kilitlenip saatlerce orada tutuluyordu. Bu yüzden kapalı yerde kalma korkusu oluşmuştu.

Narin, huzursuzluk nedeniyle evde durmak istemez, her fırsatta kendini dışarı atardı. Yaşadıklarından dolayı uyumsuz bir çocuktu. Okula gitmeden okuma yazmayı öğrenmişti. Okulda dersleri emsallerinden çok daha iyi seviyede idi. Orada Hazerfen Ahmet Çelebi’yi öğrenmiş, hep onun gibi uçmayı hayal etmeye başlamıştı. İlk kadın pilot Sabiha Gökçen’in hayranıydı. Tek isteği pilot olmaktı.

Liseye giderken çok ağır bir hastalık geçirdi. Tedavi sırasında geçici olarak saçları döküldü. Ağır bir süreçti onun için. Rahatsızlığının siroza çevirmesi söz konusuydu. O tarihten itibaren ilaçlara bağımlı halde yaşamak zorunda kaldı. Bu süreçte bir sene kaybetti. Uyumsuzluğu daha da arttı. Evde o kadar sıkılıyordu ki, evden kaçmaya başladı. O kaçışlarından birinde bir askeri öğrenciyle tanıştı. Yaşı on altı idi. Askeri öğrenci havacıydı. Mavi elbise, askerlik, pilot olmak, Narin’in hayallerini süsleyen şeylerdi. Aşık oldu.

Başında kavak yelleri esiyordu. İyi ile kötünün, doğru ile yanlışın tam ayırt edilemediği yaşlardaydı. Sonra sevgili diye bellediği askeri öğrenci okuldan atıldı. Ve Narin’e allahaısmarladık demeden çekti gitti. Narin terk edilmeyi bir türlü kendine yediremedi. Kurduğu hayaller yıkılmıştı.

Bu sefer başka havacı askerlerle tanıştı. Onlarla öylesine içli dışlı olmuştu ki ara sıra kışlalarına gider oldu. Bir keresinde çok ısrar edince askeri elbise verip birkaç fotoğrafını bile çekmişlerdi. Narin de o fotoğrafları sosyal medya hesabına koymuştu. Ama o birkaç fotoğraf üzerinden, başına öyle çoraplar örülecekti ki!

FETÖ-KULAK’IN RADARINA GİRDİ

O yıllarda hükümetin siyasi desteğini alan Fetullahçı örgüt, özellikle emniyet ve yargıdaki elemanlarıyla adeta terör estiriyor, istediğini dinliyor, itibarsızlaştırıyor, kumpas kuruyor muhalif gözükenleri tutuklatıyordu. Yüzlerce asker, aydın, siyasetçi, işadamı ve gazeteci cezaevindeydi.

Daha yirmili yaşların başındaki Narin’in, bu kumpaslarda yapılan alçaklıklardan haberi yoktu. O asker arkadaşlarıyla çok sıkı bir muhabbet içindeydi. Onlarla yüz yüze veya telefonla saatlerce konuşuyordu. Kendini artık onlardan biri gibi görüyor, hatta daha çok erkeklerin birbirleriyle yaptıkları şakalar, müstehcen konuşmalar dahi muhabbetlere yansıyordu. Elbette bu suç değildi ama algı için güzel bir argümandı. Burada ilginç olan Narin’in sevgilisi durumunda olan ve onunla bu konuşmaları yapan kişi, söz konusu davaya bulaştırılmayacaktı.

İşte çoğu şaka yollu yapılan bu konuşmalar, bir gün FETÖ-kulak’ın radarına girdi. Narin yalnız değildi. Başka kadınlar da vardı. Bir tarafta askerler, diğer tarafta genç kadınlar ve rahatlıkla manipüle edilebilecek konuşmalar. Onlar için bulunmaz Hint kumaşı gibi bir şeydi bu! Aslında hiçbiri özel hedef değildi. Ama yapılacak kumpasın kamuoyu algısı için en önemli aktörü oldular.

İNTERNETTEN RASTGELE SEÇİLEN KADINLARI NARİN’İN EMRİNDE GÖSTERDİLER

Şeytani örgüt ince ince çalışıyor, hedefe ulaşmak için bütün yolları mubah görüyordu. Vicdanları yoktu! Yüreklerinde insan sevgisi tükenmişti! Onlar sadece emir alan ve yapan birer robottu!

Tamamen kötülüğe kurgulanmış bu robotların yaptıkları tertibin, kamuoyu algısı açısından olmazsa olmazı, eskort kadınlardı. Bu kadınların sözde örgüt içinde bir de yöneticisi olmalıydı. İşte o yöneticiyi Narin Korkmaz olarak belirlemişlerdi.

İnternetten rastgele seçilmiş ve farklı illerde oturan, tanımadığı bu kadınları Narin’in emrinde göstermişlerdi. Çoğu ilkokul mezunu söz konusu kadınlar, güya yattıkları askerlerden elde ettikleri gizli bilgileri, bilgisayar ortamında derleyip Narin’e veriyor, o da bunları örgüt liderine iletiyor, örgüt lideri de bunları yabancılara satıyordu.

Kurgu çok basit, ama etkiliydi! Çünkü Fetullah’ın askerleri, TSK’dan aşırdıkları belgeleri, Fetullah’ın polislerine veriyor, onlar da bir kısmını aynen, bir kısmını manipüle ederek, bunları sayısal (dijital) hale getiriyor, verileri hedef seçilen şahıslara mal etmek için, üst veri yollarına onların isimlerini yazıyorlardı.

Diğer kumpas davalarda da durum benzerdi. Ama İzmir Casusluk davasında, bunu o kadar abarttılar ki, diğer davalarda üst veri bilgileri tek başına sorun yaratmaya başlayınca, burada “Gizlilik içinde çalışan örgüt üyelerinin” isimlerini açık açık yazmakla kalmadılar, TC kimlik numaralarını da ilave ettiler! Bunu da Fetullah’ın savcılarına aktarıp, davayı açtırıp istenen herkesi içeri attırdılar. Bu işlerde ehil bazı Fetullahçı polislerin, “delillendirme” dediği, işte buydu!

Duruşmalar sırasında görülecekti ki, eskort kadınların hiçbiri Narin’i, Narin de iddianameye göre sözde örgütün lideri olarak gösterilen ve öyküsünü ilerleyen bölümlerde anlatacağım işadamı Bilgin Özkaynak’ı tanımıyordu.

“Elde ettikleri bilgileri, bilgisayar ortamında derlediler” denilen kadınların bir kısmı, bilgisayarı açmayı dahi bilmiyordu. Yabancılara verildiği tespit edilmiş bir tane belge bile söz konusu değildi. Aslında böyle bir örgüt de yoktu!

Örgütün lideri olarak lanse edilen ve söz ettiğimiz davadaki sanıklardan yanında çalışan ikisi hariç, hiç kimseyi tanımayan Özkaynak, mahkeme salonunda tanıdığı Narin için bakın ne diyor, “Bırakın kuracağım böylesine gizli bir örgüte yönetici yapmayı, ben onu bu haliyle şirkete sekreter al deseniz, almam!”

“KOCA GENERALLER, TORUNLARI YAŞINDA BİR KIZIN EMRİNE Mİ GİRECEK” DİYE İNSAN SORGULAMAZ MIYDI

Narin Korkmaz’a sadece eskort kadınları bağlamamışlardı. Emrinde, aralarında General/Amiral ve üst rütbeli subaylar ile astsubayların olduğu, toplam altmış dört kişiden bahsediliyordu. Ve toplumun önemli bir kısmı da bu saçmalıklara inandırılmıştı. Buna inanmadan önce en azından, “Koskoca amiral/generaller, subaylar çocukları hatta torunları yaşında bir kızın emrine mi girecek?” diye insan sorgulamaz mıydı? Neyse…

Evet, sözünü ettiğimiz Narin’i tüm kamuoyu, İzmir Casusluk davası haberlerinin vazgeçilmezi olan fotoğraflarından tanıdı. Ne zaman söz konusu dava ile ilgili haber yapılsa, onun askeri Üniformayla verdiği birkaç poz gazetelerde yer alırdı.

Evet, komplocular için bulunmaz biriydi Narin. Askerlerle bu kadar yakın ilişki içerisinde olup, bunu cep telefonunda tüm açıklığıyla anlatan Narin’in, telefonda şakayla söylediği belli olan pek çok şey yan yana getirildiğinde, kamuoyu algısı istenildiği gibi yönetilebilecekti. Öyle de oldu!

Narin’in telefondaki ses kayıtları ve fotoğrafları üzerinden belki on kişiyi geçmeyecek bir ilişki ağı, TSK’nın bütün kademelerine, hatta devlet bürokrasisine kadar yaygınlaştırılacak ve toplumun bu operasyona inanması sağlanacaktı.

ETİKETLER: Babası, Kadınlar, Narin, Örgüt, Yan